Kutsal Lotus Aşkına!

Sıcaklarla beraber el parmaklarımın çalışma hızı bir hayli düştü. İliklerim buharlaştığından eklemlerim benim değillermiş gibi davranıyor. Beynimin de bayağı bir etkilendiği ortada. Sadece ekrana bakan gözlerimle sürdürebiliyorum bu etkinlikleri. Blog yazıları aksıyor hâliyle..

Neyse efendim yaz başında İtalya’dayken, gittiğimiz Sigurtà’da gördüğüm ve fotoğrafını da burada paylaşmış olduğumuz nilüferlerden çok etkilenmiştim. Çok güzel görünüyorlardı.

Acaba ben de bir lotus ya da nilüfer yetiştirebilir miydim? Büyük bir saksıda olur muydu ki? Eşimin eskiden akvaryumu vardı ve bir sürü de su bitkisi vardı.. Eneee neden böyle bir şey olmasındı ki? Ama o akvaryumun motoru falan vardı su sıcaklığı için.. teyy..

Gibi düşünceler kafamda dolanırken internet sitelerinde yaptığım ufak bir araştırma sonrası uygun kaplarda balkonda falan gayet güzel yetiştirilebildiğini gördüm. Yalnız herkes tohumları çimlendirme, hadi onu başardık büyüttük öldü gibi şeyler yazmış, moralim bozulmuştu. Biraz zahmetli bir uğraştı belli ki..

En azından bir kere denemeliyim diye düşündüm.

 Tohumlar konusunda, Zen Garden’a başvurdum. İki farklı tür lotus siparişi verdim. Gerçi lotus yanında farklı kekik türleri, Yıldız Çadırı tohumu falan da sipariş ettim. Onlar da güzelce büyüyor şu an 🙂

Tohumlar kısa sürede elimdeydi. Yanında da nasıl yetiştirileceğini gösteren ayrıntılı bir açıklama. Cidden adım adım güzelce yazılmıştı her şey, tebrik ettim.

Bir defa o tohumu çimlendirme işlemi bayağı zordu. Zira sert bir kabuğu var, maket bıçağıyla çentik açmak gerekiyor. Bu çentiği açmak hiç kolay değil.

Öncelikle hijyenik ve sabırlı olmak gerekiyor. Temiz bir maket bıçağı ile belli bir nokta üzerinde uzun uğraşlar verdik ve yazıldığı şekilde bir çentik açmayı başardığımızı düşündük. Çünkü tohum katmanlardan oluşuyordu ve sadece belli bir noktasına kadar oymak gerekiyordu. İyi de ben daha önce hiç lotus tohumu görmemiştim kiiii!

Neyse iki tohuma çentik açabildik. Önce bunları bir deneyelim diğer tohumları heba etmeyelim dedik. Yalnız bunu yaparken ikimizin de aklına yanı şey geldi: “Bir çentik için deli uğraştık, amma sert! E bu doğada kendi başına nasıl delinmeden çoğalıyor, fark nedir? Ne oluyor?  Nasıl başarıyor? Babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi?” gibi..

İkisini iki ayrı 1,5 litrelik pet şişeye koyduk. Akıllı ve nazlı tohumlarmış, biri yetişsin diye diğeri kendini açmayabilirmiş, suyu beğenmeyebilirmiş, hemen hastalık kapabilirmiş.

Ama suya koyduktan sonra çok hızlı büyüyeceği yazıyordu kağıtta. İlk gün kontrol ettim bir şey yok. İkinci “Aaa sanki şişti biraz tohumlar” dedik.

3. ya da 4. Gün eve geldiğimde, eşim “bak bakalım tohumlarına” dedi. Eneee!! Filizlenmiş! Holleyy! Filizlenme çok hızlı gerçekleşiyordu, sabahtan akşama farkı görebiliyordunuz. Vay be dedim, bitkiye bak, helâl olsun!

 Aynı buna benziyorlardı..

Yine talimatlarda yazdığı üzere filizler, 20-25 cm gibi bir boya eriştiğinde suya dikme vakti gelmişti. Ben şehirde değildim, iş eşimin başına düştü.

Bunlar bizim pet şişelerden görüntüler 🙂

Şöyle büyük bir cam fanus gibi bir şeyler olmalıydı.

Sağolsun, gidip kamplumbağa akvaryumu almış, tam da istenen gibi geçirgen taşlar almış, bayağı masraf yapmış.

Eve döndüğümde koştum baktım hemen ne olmuşlar diye. Aman Tanrııım! Büyümüşler, yaprak açmışlar, hatta alttan yeni yaprak çıkarıyorlar. Bu ne hız!! Ama benim gibi sabırsız bir insan için güzeldi bu hız. 150 yıl filizlenme beklemek bana göre değil 🙂

Neler olacak bilmiyorum, kendimizce büyük bir hassasiyetle gelişimlerini izliyoruz.

Bugüne dekki gelişimleri ise yukarıdaki mini foto-romanda görebilirsiniz. Tek üzücü yanı, canlı tutmayı başarsak bile en yakın çiçek açma zamanı 1 yıl sonra olurmuş. Ama inanın bu yapraklar bile o kadar sevimli ki çoğalmalarını dört gözle bekliyorum, keyifle seyrediyorum. Her gün yeni bir tane yaprak çıkıyor..

Gelişmeleri aktaracağım.. Bu tarz bitkilerden hoşlanıyorsanız mutlaka tavsiye ediyorum..